Hayal Kurmak
Sanılanın aksine beyin en çok dinleniyorken çalışıyor ve hayal kurma dediğimiz süreç işte tam da bu zamanda kendini gösteriyor.
Hayal kurmanın gücü bir çoklarımız tarafından bilinse de hala anlaşılmadığını, davranışları analiz ettiğimizde, görünür bir halde olduğunu fark edebiliyoruz. Bu yazım da benim değil bulundukları döneme ışık olabilmiş, etkileri hala devam eden kıymetli insanların sözleriyle açıklamaya çalışacağım hayal gücünü. Bu iki kıymetli insandan biri bilim insanı Albert Einstein, bir diğeri ise Türk şairi Can Yücel.
Albert Einstein’ın sözüyle başlamak istiyorum.
“Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” der ve ekler,
“Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil”.
Albert Einstein çalışmalar yürüttüğü fizik ve matematik alanında devrim niteliğinde buluşlara imza atmış bir bilim insanıdır ve çokça savunduğu şey ise HAYAL GÜCÜ’ dür. Onu belki de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi bilim insanı yapan özelliğinden biri de hayal kurmasıydı. Sanıyorum ki başta ülkemiz çocukları olmak üzere eksik yönlerimizden biri hayal kuramamak, hayal kurmanın boşa zaman olduğu ve ciddiye alınacak bir şey olmadığı görüşünün birliğidir. Ne var ki yapılan araştırmalar bunun sanıldığı gibi olmadığının, aksine eylemde bulunmadığımız vakit daha çok çalıştığını, problem çözme, çok yönlü düşünme becerimizin aktif olduğu, hayal kurma sürecinin bu zamanda devreye girdiği görüşünü göstermiştir.
Tembellik, boşa vakit, dikkat dağınıklığı olarak gördüğümüz hayal gücünün bu kadar önemli olması durup düşünmemiz gereken konulardan bir tanesi. Konu dağınıklığına sebep olmamakla birlikte aslında her ne kadar bu başlık altında incelemek istemediğim Türk eğitim sisteminin eksikliğinin, hayal kurmanın canlı kalamayacağı ezbere eğitim sisteminin varlığı, bizi ileriye taşımadığının farkındalığını belirtmeden geçmek istemiyorum. Korkulan taraf şu ki hayal kurmayı unutacak seviyelere ulaşmak geri dönülemez problemlere yol açacaktır. Bu sebeple bu konunun önemi olabildiğince anlaşılmış ve herkes tarafından dikkate alınmış olması gerektiğini düşünüyorum.
Her birimiz amaçlarımız doğrultusunda başarıyı elde etmek istiyoruz. Ne var ki bunu yaparken bazılarımız kendini hırpalamaktan öteye geçemiyor çünkü biz durup düşünmeden çok, çalışmanın başarıyı getireceğine inananlardanız. Es vermeyi, hayal kurabilmeyi, durup düşünebilmeyi, vaktimizin bir kısmında sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenmeyi zaman kaybı olarak görüyoruz ne yazık ki. Oysa başarının en kıymetli yönlerini es geçiyoruz hiç bilmeden. Her şeyden önce hayallerimizi kısıtlıyoruz, en önce onlardan vazgeçiyoruz. En çabuk onları düşünüp, en çabuk onları atıyoruz kafamızın bir köşesinden ve bilmeden ne çok yargılıyoruz, ne çok inanıyoruz onların gerçek olamayacağına, fark etmiyoruz asıl onların gerçekliğe en yakın olabilecek güçte düşünceler olduğunu ve asıl bizi oluşturduklarını. Hayal etmekten vazgeçmemek, inanmak onun gücüne, başarının temel anahtarı olduğu görüşünü benimsiyorum. Einstein’in öğretisi gibi…
Peki Can Yücel’in öğretisi ne demek istiyor bize?
“Düşünde bile göremez işler, düşlerin gördüğü işleri”.
Ne güzel açıklamış bunca anlatılmak istenileni şu iki cümlede. Umarım katkısı olur ve bir şeyleri değiştirir bu yazı sizlerde. Ya da başka hayatları değiştirme dürtüsünü verir. Hayal kuramamak, en kötüsü de hayal kurmanın tembellik olduğunu düşünmek ne büyük yanılgı. En kıymetli anlarımız hayal kurabildiğimiz anlardır. Kıymetli anılarınız olsun hayallerinizin gerçekleştiği…