Hedonizm

Şeyda Erkan
3 min readApr 29, 2020

--

Hakan Günday Kana Diz Kana kitabından alınmıştır.

Hedonizm kişiye haz veren davranışları tekrarlaması, acıdan kaçması ve sürekli olarak haz veren eylemlere yönelmesi aslında mutluluğu tatma isteğidir.

Her canlı gibi hayatımızda hep mutluluğu tatmak isteriz. Acıların, üzüntü ve kederin bizi bulmaması için dualarda, dileklerde bulunur bazen mutluluğun gelmesi için acılara karşı savunmaya geçer onlarla kavgaya tutuşur veya görmemezlikten geliriz. Yüzleşebilme cesaretini göstermeyi düşünmeden hemde…

Mutluluk insanların hayat amacıdır. Bende ilk blog yazıma bir varlık olarak, insanlığın tarih boyunca süregelmiş en büyük arayışlarından biri olan hayatın amacı nedir? Sorusunu edinmiş olduğum bilgilerim ışığında yorumlamaya çalışacağım.

Hedonizm’in temelleri İ.Ö 350’lere dayanıyor. Makedonya Kralı Büyük İskenderin hüküm sürdüğü yaklaşık 300 yıl süren bu dönem Helenizm olarak adlandırılır. Helenizm olarak adlandırılmasının sebebi 3 büyük Helenistik krallıkta, Makedonya, Suriye ve Mısırda hüküm süren yunan ağırlıklı bir kültürün olmasıydı.

Bu dönemde çeşitli felsefi akımlar oluşmuştu. Bu felsefi akımlardan biri olan Epikurosçular, Hedonizm ağırlıklı bir yaşam görüşünü benimsiyorlardı. Bu akımın ilk düşünürlerinden olan Sokrates’in öğrencisi olan Aristippos, ‘En büyük iyilik haz, en kötü şey ise acıdır.’ diyordu. Aristippos’tan sonra ise Atina’da Epikuros, Epikurosçuluk felsefi okulunu kurdu.

Bu felsefi akım yaşamda acıdan kaçmamız gerektiğini, mutluluğun peşinden gitmemizi ve aslında dürtülerimizin bizi nereye götürürse oraya gitmemiz gerektiğini savunuyordu.

Dini kaygı duyan kişilere de verecek bir cevabı var bu akımın. Demokritos’un insanın ölümsüz bir ruha sahip olamayacağını ölünce bilinç ve ruhunun da insanın bedeniyle yok olacağı görüşünü benimsemekteydiler. Bu sebeple dini anlamda da acı çekmeyen Epikurosçular için yaşam hazdan ibaretti. Gerçek mutluluğa bu yolla ulaşacaklarını düşünüyorlardı.

Gerçekten ulaşabilmişler miydi? Acıdan ve onun getirdiklerinden kaçınmak, ona gözlerimizi kapamak gerçekten acıyı yok edip hazzı tatmamızı sağlıyor mu? Sanırım anlıyoruz ki insanın en büyük problemi mutluluğun kalıcılığına, Epukurosçular da bir çözüm getirememiş.

Belki de artık bakış açımızı değiştirmemizin zamanı gelmiştir. Mutluluğa bu kadar odaklanmasak, hayatta acılarında var olabileceğini hatta olmasının zorunlu bir gereklilik olduğunu fark edebilsek keşke.

Olumlu duygulara bakış açısıyla çok sevdiğim bir Psikiyatrist olan Hakan Türkçapar’ın ‘Fark Et Düşün Hisset Yaşa’ kitabında açıklamaya çalıştığı gibi mutluluk veya olumlu duygular olmazsa hayatta kalamayacağımızı düşünüyorsak aslında çok yanılıyoruz. Bir düşünün, hayatında hiç mutlu olmayan bir insanın gerçekten de hayatının tehlikede olduğunun göstergesi midir bu?

Mesela acı duygusunu hiçbirimiz yaşamak istemeyiz. Sevdiklerimizin daima yanımızda kalmalarını dileriz. Ama bütüne odaklandığımızda acı duygusunu hiç tatmamış, öğrenmemiş bir birey sevdiklerinin değerini yeterince kavrayabilir miydi?

Ya da bir korku duygusunun önemini düşünelim. Karşıdan karşıya geçerken eğer korku duygumuz olmasaydı arabaların geçip gittiğini ve bizi ezebilecek durumda olduklarının bir önemi kalmış olmayacaktı ve korkusuzca karşıdan karşıya geçecektik daha doğrusu geçemeyecektik.

Hayatın içinde her duygunun var olduğunu olumsuz duygular olduğu için olumlu duyguların bir değeri olduğunu bu noktada fark edebilmeyi görebilmemiz gerekiyor sanırım.

Bu sebeple,

Hayat'ı bir denize benzetirsek eğer duygulara da dalga diyebiliriz o halde, gelen dalgalara aldırış etmezsek veya onlara karşı direnç oluşturursak akıntıya kapılabiliriz. Eğer gelen dalgaları hoş görüyle karşılayabilirsek ve onlar üzerinde sörf yapabilmeyi öğrenebilirsek inanıyorum ki gerçek mutluluğun tadına bakmış olacağız.

Hayat dinamik bir yapıdayken kalıcı bir mutluluğu aramanın boşa kürek çekmek olduğunu düşünenlerdenim. Benim için hayat bütün duyguları kabul edip, onları ağırlayıp yeri geldiğinde gönderebilme becerisi. Ne boyun eğmek ne de direnç oluşturmak bizi bulunduğumuz noktadan ileriye götürmeyecektir.

Dilerim bir gün hepimiz ustalıkla sörf yapabilmeyi öğreneceğiz…

--

--

No responses yet