Selam!

Şeyda Erkan
2 min readMay 25, 2021

--

Şöyle düşündüm, şu aralar neden yazmıyorum? :) Hemde bana böylesine iyi geliyorken. O halde kalk dedim yazıyorsun hemde içerik düşünmeden aklına ne geliyorsa olduğu gibi!

Bu blog yazısının giriş konusu da böyle oldu haliyle. Neden yazmıyorumla başladım ve kısa süre içinde kendimi masa başında laptobun önünde buluverdim. Bakalım içimden geldiği gibi mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakarak hem de :) (Tamam peki bırakmayı denemekte diyebiliriz.)

Belki bugün öğlen okuduğum yazıda beni fark etmeden bu yazma durumuna itmiş olabilir. Yazıda şöyle diyordu; İnsanı en mutlu eden şey üretmek ve ekliyor yaratıcılığımızı katmadığımız hiç bir eylem, durum, ürün bizi mutlu etmiyor ve çağımız insanı ne yazık ki mutsuzluğun pençesinden yaratıcılığını kullanamadığı yaşam serüveninde kendini kurtaramayacak halde. Yaratmak, yaratıcı olmak açıkçası ilk okuduğumda herkesin yapabileceği bir şey gibi gelmemişti çünkü yaratıcılığın üstün yetenekli kişilere ait olduğunu düşünüyordum. Ta ki kitap okumanın dahi yaratıcılığa dahil olduğunu öğrenene kadar… Kitap okumakta yaratıcılığa dahil mi olurmuş demeden önce bir de şu açıdan bakın: Okuduğumuz sırada gerçekleşen anlama veya okuduğumuz şeyde var olmayan fakat bizi düşüncelere iten fikirlerde yaratıcılığın birer parçası ve insanı en çok mutlu eden şeylerden biri.

Yaratıcılık ilk akla gelindiği gibi(yahut bu benim aklıma böyle geliyor) görünür bir eylem olmakla sınırlı değil. Yaratıcılık sadece bir heykel de bir resim de değil. Öyle ki, yas tutma süreci de görünmeyen yaratıcılığa dahil. Nasıl derseniz şöyle bahsedeyim: Sevdiğimiz bir eşimizi, dostumuzu, ailemizi kaybettiğimizde sancılı süreçler geçerken veya o süreçler geçtikten sonra yaşama dair çok şey ‘öğrenmiş’ ve ‘dönüşmüş’ oluruz. İşte bu dönüşüm ve öğrenmekte yaratımın birer parçası ve bize mutluluğu getiren şeyler.

Yaratıcılığımızı ortaya koyabildiğimiz ve dolayısıyla üretebildiğimiz bir işte şöhret,lüks,para gibi araçların bir önemi kalmıyor. Asıl amacımız üretmek ve yaratmak oluyor ki bu da doğamıza en iyi gelen tatmini sağlamış oluyor. Yani mutluluğu :) Ne yazık ki bazen dışarıya odaklı olmaktan kim ne yapmış? Nasıl yapmış? sorularından kendimizi alamadığımız, üreticiliğimizi ortaya koyamadığımız, yaratıcılık yerine parayı amaç edindiğimiz işlerde daha öfkeli, tahammülsüz ve mutsuz insanlar olup çıkıyoruz.

Üretmek doğamızda var. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak ise sadece bizim elimizde. Nobel ödülünü almaya gitmek istemeyen Jean Paul Sartre boşuna ‘Ben ödülümü yazarken aldım’ dememiştir. Bu üretmekten ve yaratıcılıktan gelen tatmine güzel bir örnek.Yaratıcılık işte böyle bir mutuluk!

Her birimizin bu mutluluğu doyasıya tadacağı ve daha huzurlu bir dünyayı yeniden var edeceğimiz zamanlar gelmesini diliyorum :)

Şeyda

--

--

No responses yet