Zihni İzlemek

Şeyda Erkan
4 min readAug 25, 2020

--

Evet kısacık bir aradan sonra yazmaya tekrar karar verdim. Her ne kadar bir işi yarım bırakmayı sevmesemde sanırım bu noktada öyle yapmış gibi gözüküyorum. Çocukluktan beri bir istekti yazmak benim için ve bir blog’da yazmaya başlamak düşüncelerimin arasında yokken bir gün Mediumda, ilk yazımı yazarken buldum kendimi. Nedenini benimde kestiremediğim sebeplerden kısacık aranın; yeni Psikoloji mezunu olmam ve başvurduğum Yüksek Lisans programından henüz yanıt alamamam sonucu, küçük bir depresif halinin olabilme ihtimalinden kaynaklanması da oldukça yüksek😊 Şaka bir yana bu döneminde böyle olması gerekiyormuş demek ki.

Bu dönem tabii ki boş durmadım ve okumalarıma devam ettim. Uzundur takip ettiğim fakat detaylı bilgiye henüz sahip olamadığım Mindfulness alanın üzerine düşme fırsatı buldum. Çok sevdiğim ve uzundur takip ettiğim, kitapları, workshopları çok kıymetli ve her biri eğitici olan videolarını izlediğim Berrak Yurdakul sayesinde de daha çok bilgi sahibi olduğum alan haline geldi. Bende mindfulness üzerine okumalar yaparken, yazarak ve anlatarak paylaşmanın öneminin ne kadar kıymetli olduğunu düşündüm ve sizlerle paylaşmak için yazmaya karar verdim. Zaten yazmaya başlamadan önceki amacım da öğrendiğim bilgileri paylaşma merakımdı.

Öncelikle söylemek istediğim bunun bilimsel, kendi bulgularımı içeren bir yazı olmadığıdır. Uzman görüşlerin bilgilerine saygım sonsuz olmakla beraber ek olarak edindiğim bilgi ve deneyimleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mindfulness, hayatıma meditasyondan sonra girdi. Medistasyonu uzun süredir uyguluyorum. Açıkçası ilk başlarda sonuç odaklı çalıştığım için meditasyonun amacından biraz sapmış gözüküyordum. Meditasyon benim topladığım bilgiler sonucu anladığım kadarıyla ulaşılması gereken bir çalışma olmadığı yönünde. Ayrıca meditasyon için herhangi bir disipline, inanca sahip olmak gibi bir durum söz konusu değil çünkü meditasyon herhangi bir öğretiye bağlı kalmaksızın herkesin uygulayabileceği bir yöntem. Hiçbir materyal gerekmeksizin tek başına kalabilme hali. Bunları söylüyorum çünkü meditasyon deyince bazı kesimler, Budist inancına sahip olmadıklarını bu sebeple meditasyondan uzak durduklarından bahsederler. Bir kesim ise meditasyonu güncel streslerinden, depresif vb. duygudurum bozukluklarından kurtulmak için yani benim gibi sonuç odaklı bir perspektiften yaklaştıkları için yanlış algılamakta. Unutmayalım ki meditasyonun, mindfulness vb. çalışmaların patolojik durumlarımıza tek başına katkı yaptığı bir durum söz konusu değildir. Ve birçok kesim ise mantraları, meditasyon postürünü alay konusu edebilmekte ve önyargı geliştirmekte. Meditasyon; bir başkasından dinlemeden, önyargı geliştirmeden, kişiden kişiye değişebilen, her bireye farklı açılardan iyi gelen bir yöntem. Ben meditasyonu herkesin kendi keşfetmesi gereken bir yöntem olduğunu düşünüyorum çünkü hakikat bir başkası tarafından size veriliyorsa, o sizin hakikatiniz olmaktan çıkıyor, bir başkasının hakikati olarak kalıyor. Kişinin kendi hakikatini ancak kendisi bulabilir. Bu sebeple meditasyon ne bir inanç meselesidir ne bir dik oturma ne de bir sonuca varmadır. Meditasyon da hayat gibi bir yoldur ve önemli olan o yola varmak değil kendi yolunda ilerleyebilme cesaretidir.

Meditasyon uzundur devam ederken adını sıkça duyduğum ama üzerine okuma yapmadığım alan mindfulness ise hayatıma bambaşka bir perspektif kazandırdı. Öyle ki farkındalığın, anda kalabilmenin önemini bir çoğumuz bilsekte uygulayamadığımızı, çoğu davranışlarımızın ne kadar mekanik olduğunu, kararlarımız da özgür olduğumuzu düşünsekte aslında ne kadar tahmin edilebilir tepkiler verdiğimizin farkında olamıyoruz maalesef. Evet kararlarımızı kendimiz verdiğimiz sanıyoruz, yaşadığımız hayatın %100’ünü oluşturduğumuz konusunda oldukça eminiz. Ne yazık ki mindfulness’la tanıştığımdan beri benim ve birçok insanın kendi hayatlarını yaşamaktan çok dışa odaklı dikkat geliştirdiklerini ve bu sebeple kendi hayatlarını deneyimleyemediklerini fark ettim.

Bu alanda okumalar yaptıkça, nasıl öğrenebilirim ve nasıl hayatıma uygulayabilirim diye çokça düşündüm ama işler öyle gelişmiyormuş maalesef bunu da okuyarak öğrendim. Bunu öğrenmeliyim, artık anda kalarak daha iyi bir hayat sürmeliyim diye şartlanmalar koyduğumuz da aslında hiç fark etmeden kendimize yeni engeller yaratıyoruz. Zaten düşüncelerin üşüşmüş olduğu bir zihni daha fazla çatışmaya sürüklemiş oluyoruz. Mindfulnessda amaç zihni çatışmalardan arındırmak ve sadeleştirmek. Bu sadelik, zihne gelen düşünceleri(iyi veya kötü) kovmak, bastırmak değil onları dikkatlice gözlemleyebilmek ve bu sayede farkındalıkla kendiliğinden gelişen sade bir zihin sahibi olmak.

Bizler çoğunlukla bir öğretiyi başkasından öğrenmek isteriz veya başkası bizim yerimize yapsın isteriz. Mindfulness başlarda da söylediğim gibi kişiden kişiye değişebilen, herkesin kendi deneyimlemesi gereken bir yöntem. Bu sebeple başkalarından öğrenebileceğiniz bir şey değil. Sadece okuyarak mindfulness geliştiremezsiniz, daima pratik yapmanız gerekir. Nasıl ki hiç çikolata yememiş bir çocuğa çikolatanın tadından bahsetsek de çocuğun çikolatayı yemeden hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamayacağı gibi her birimizin de mindfulness’ı anlayabilmesi için deneyimlemesi gerekiyor.

Pratik yapmaya başladıkça, ne kadar çok alışkanlıklarınızın olduğunu fark edeceksiniz. Böylelikle iyi olanları geliştirip, kötü olanları azaltma fırsatı da yakalamış olacaksınız. Ben artık güne başlarken hangi taraftan kalktığımı, diş fırçasını hangi elimle tuttuğumu, hangi saatlerde kahvaltı yaptığımı, ne zaman kahve içtiğimi, bir olay olduğunda nasıl tepki verdiğimi, tepkilerimi mekanik mi yoksa bilinçli olarak mı verdiğimi, neleri bastırdığımı, nelere öfkelendiğimi, hangi olayları stresle karşıladığımı, aileme, arkadaşlarıma nasıl davrandığımı; onlara ne kattığımı ve nasıl ilişki kurduğumu, nelere alışkanlık kazandığımı, neyi konfor alanım haline getirdiğimi, neleri sıradanlaştırdığımı, nelere şükür ettiğimi daha net anlıyor ve analiz edebiliyorum.Bunları sadece anda kalarak, odağınızı dışarıdan (başkaları ne düşünür benim hakkımdan) alıp içe yönelterek gözlemleyebilirsiniz.

Bir çocuk nasıl ki sadece kaydırakta kayıyor, koşuyor, yürüyor, oyun oynuyorsa ve bunun için herhangi bir pratiğe ihtiyaç duymuyorsa bizlerde içimizde var olan o duyguyu yeniden yaşatmamız için yarattığımız sahte stresleri fark etmeliyiz. Çocuklar bizim gibi yürürken veya oyun oynarken ailesinin hasta olacağını düşündüğü, yemeği ocakta unuttuğunu düşünüp telaşlandığını, başarısız olacağını ya da arkadaşıyla arasının bozulacağını düşündüğü olmuş mudur? Aslında cevabı hepimizin rahatlıkla verebileceği bir soru olurdu bu.

Bir gün daha analiz edilmeden, yaşamadan geçmesin çünkü her saniyemiz o kadar kıymetli ki.Kendi içimize yöneldiğimizde, hayatımızın üzerinde duran sis bulutu da ortadan kalkıp gidecektir ve biz her şeyi daha net fark edebilir hale geleceğiz.

--

--

No responses yet